Orijinal Yazı: Özgür Kürüm
Kaynak: Volkan Güven
19 Ağustos, saat neredeyse 13:00’ü göstermek üzereydi ki bir Kaçkar klasiği daha yaşıyorduk; açık hava 5 dakika içinde dolu yağdırmaya başlamıştı. Gök gürültülerinin başlamasıyla kamp yerine koşarak telsize ulaştım ve Murat, Erinç, Onur’dan oluşan zirve ekibini uyardım. Anonsa göre zirveye yeni ayak basmışlardı ve hemen ineceklerdi. Çadırda geçirilen birkaç dakikanın ardından Murat’tan gelen ikinci anonsa inanamadık.
-Onur şimşek yedi. Kalbi durdu, suni teneffüs ve kalp masajıyla canlandırdık. Yıldırımlar devam ediyor, zirvenin 10-15 metre altına indiriyoruz.
Kötü bir şaka veya kabus gibiydi… Onur zirveye ayak bastığında Murat’a fotoğraf çekip çekemeyeceğini sormuş ve Murat’tan ‘hayır inmemiz gerek’ yanıtını aldığı sırada yıldırım yiyerek yere düşmüştü(gazetelerdeki gibi makinesi paratoner görevi görmedi çünkü makinesi çantasındaydı!). Ayağının dibinde büyük bir şok hisseden Murat, Onur’a döndüğünde onun yerde yattığını fark edip nabzını kontrol etmişti. Murat, nabzı ve solunumu tamamen duran Onur’u yaklaşık 30 saniyede geri getirmeyi başarmıştı. Erinç ve Murat, Onur’u nispeten güvenli olan zirvenin 15 metre altına çekmeyi başarmışlar ve yanık çoraplarını değiştirmişlerdi. Bu sırada(olaydan sadece 2-3 dakika) Onur’un bilinci tamamen açılmıştı. Yıldırımın etkisiyle sol gözü bulanık görüyordu, çeşitli yanıkları, hafif mide bulantısı vardı ve yürüyemeyecek durumdaydı. Biz de herhangi bir iç kanama riskini göz önüne alarak yürütülmemesini ilettik.
Aynı anda ben ve Alper, Mezovit Çayırı’ndaki(2900m) kamp yerimizden yardım etmek üzere tırmanışa başladık. Küçük buzulun üzerine geldiğimizde Rize’li iki dağcıyla karşılaştık. Onlarla konuşmamız sonucunda Dilberdüzü tarafında TDF ekipleri olduğu için Onur’u o rotadan indirmenin daha mantıklı olduğunu bize söylediler. 3500m.deki kapıdan sonra rota bilgimiz olmadığı için ve bu dağcılar TDF ile daha organize bir ekip olacağı için onların teklifine uyduk. Onur’un gece Dilberdüzü’ne inmesini beklerken, dağdan Rize’li iki dağcı yanlarına Erinç’i alarak gelmişlerdi. Onur’un bulunduğu yerden inmesinin mümkün olmadığını, onlara bivak, uyku tulumu, ocak ve yiyecek bıraktıklarını söylediler. Murat ve Onur geceyi zirvenin 50 metre altında geçireceklerdi. Neyse ki yıldızlı yağışsız bir geceydi. Bizim için şok olmuştu, açıkçası kazık yediğimizi hissettik. Çünkü gidip Onur’u kendimiz indirmeye başlayacakken onlara güvenmiştik ki, TDF Rize il sorumlusu olduğunu söyleyen bu dağcı bizimle ayaküstü federasyon-üniversite kulübü tartışmasına girmeye çalıştı ve yayladan yardım isteyeceğine sadece röportaj yapmakla yetindi. Onur’un hastaneye ulaşmasının biraz gecikmesi moral bozucu ama en azından telsiz bağlantımız var ve durumunu öğrenebiliyoruz.
Ertesi gün sabah saat 5:00 civarı Mezovit’ten tırmanışa başlayan Kavron Şahin Cafe’den dostumuz Ali ve Yusufeli tarafından birkaç dağcı da ekibe ulaşarak Onur’u sırtlarında indirmeye başladılar. Ben sabah erken saatte önce Kavron’a inerek ORDES(Organize Destek) ekibinden dağcılarla konuştum. Ekiplerinde birkaç tane doktor bulunması iyi bir gelişme. Ben Ayder’e inerken onlarda tırmanışa geçmek üzere hazırlandılar. Ayder’e inerek Atilla Ulaş’ı aradım ve gerekli bilgileri aktararak helikopter yardımının gerekli olduğunu bildirdim. Kısa sürede olumlu yanıt almamız moralimizi baya bir düzeltti çünkü helikopter olmasa Onur’u Kavron’a elde indirmek gerekecek ve ondan sonra da uzun bir karayolu ulaşımı; kısacası acilen hastaneye kaldırılması gereken bir hasta için gereksiz vakit kaybı. Kalbi durmuş ve tekrar çalıştırılmış birinin kalbinde ritim bozukluğu olabilir ve hatta kalp bir sarsıntı veya şok sonucu tekrar durabilir. Mezovit’e geri döndüğümde ORDES ekibi tırmanışa başlıyordu. Ali ve Murat, Onur’u sırtlarında indirdiği için kapıya kadar çok hızlı inmişlerdi. ORDES ekibi de yaklaşık 8 kişiyle Onur’u mattan sedyeye yatırarak kapıdan Küçük Buzul çarşağına hızlıca indirmeye başladılar. Bu arada ekiplerindeki doktorlar gözündeki sorunun beyinden kaynaklanmadığını ve herhangi bir iç kanama olmadığını söylediler. Aralarına ben de katıldım, kalabalık bir grup olduğumuz için kurtarma tahminimizden hızlı ilerledi. Bunda Onur’un moralinin ve azminin yerinde olması da çok etkili tabi ki. Her geçen dakika gelişme kaydederek iyileşti. Küçük buzulun altına geldiğimiz de Mezovit Kuleleri’nin arkasından helikopter gözüktü. Birkaç tur atıp bizi göremeyince GPS ile verdiğimiz koordinatlarda olan kamp alanına inerek bir arkadaşımızı aldı. Hem Onur’un hem de helikopterin inebileceği uygun bir yer bulunduktan sonra saat nihayet 18:00 sularında 3200-3300 metreden Onur ve ben helikoptere bindik…
Erzurum Aziziye Hastanesi’ne kaldırılan Onur’un vücudu boyunca elektrik geçen yerlerinde çizgi halinde 1 ve 2. derece yanıkları, omuz ve sol ayağında açık yaraları, sol gözün kornea tabakasında hafif bir yanık bulunuyordu. Elektrik şoku ve kalp durmasının verdiği etkiyle ayaklarını kontrol edemiyordu. Yapılan tetkikler sonucu hiçbir kalıcı fiziki hasarının bulunmadığı anlaşıldı. Kısacası bu derece talihsiz ve kötü bir olayı çok ucuz bir şekilde atlatmıştı.
İlkyardım ve kurtarma şartları göz önüne alındığında çok başarılı bir operasyon olduğunu söyleyebilirim –ki bence Türkiye şartlarında en iyisiydi. Kötü havada kalbi durmuş birini yaşama döndürmek ve onu zirveden indirip en kısa şekilde hastaneye yetiştirmek daha önce ülkemizde yapıldı mı bilmiyorum ama şunu fark etmeliyiz ki; dağda ölmek kolay olabilir ama hayat kurtarmayı da kolaylaştırabiliriz. Yeter ki biraz daha dikkat, sorumluluk ve bilgi. Merak ediyorum, doğaya çıkan insanlardan kaçı ilkyardım biliyor? Bu satırları okuyan arkadaşların kaçı partnerinin kaç derece kaya tırmandığına vs. gibi özelliklere bakmadan önce ilkyardım bilgisini sorguluyor? Umarız hiç kimse bunun gerekliliğini acı bir tecrübeyle anlamaz.
Bu kurtarmada emeği geçen herkese gösterdikleri çabadan dolayı Bilkent DOST olarak minnettarız; Ali’nin yaklaşık 300m. Onur’u sırtında indirmesine, ORDES’in çabalarına, Soner Yüzbaşı’nın helikopteri dik ve bozuk zemine yanaştırmasına, Atilla Ulaş’ın uzaktan da olsa desteğine… Bu operasyonda yaklaşık 30’a yakın kişi aktif ya da pasif şekilde rol aldı ve bizlere bunun bir takım çalışması olduğunu gösterdi, hepsine tek tek teşekkürler.
Doğada karşılaşmak dileğiyle…
Özgür KÜRÜM